16 Eylül 2014 Salı

Milano

Bir şehri baştan sonra kültürel amaçlı gezmeden önce ciddi araştırır, gezilecek, gezebileceğim nereler var öğrenir, şehri çok iyi bir şekilde çalışırım. Her şehrin, her gidilecek yerin iyi-kötü yanları ile ilgili yorumlar olur. Sadece bu yorumlar bile Milano'ya gitmeden önce benim şehirden beklentimi mimimuma indirmeye yetti. Her 10 kişinin 7-8'i burayı Avrupa'nın en şişirilmiş şehirlerinden birisi olarak adlandırıyor. Tamam haklı olunan noktalar çok fakat çok düşük beklentiyle gidince şehir çok da kötü gelmedi gözüme. Biraz daha detaya girelim...

Malpensa Havalimanı'ından şehre gidiş geliş için ne yazık ki en kolay ve ucuz yol, havalimanında bulunan otobüsler. 16€ karşılığında, dönüş ucu açık bir şekilde gidiş dönüş bilet alabiliyorsunuz ve otobüs sizi Centrale istasyonuna kadar bırakıyor. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor ve havalimanındaki kullandığınız terminale göre biraz değişebiliyor. Bu yolculuğumuzda ise otel olarak, havalimanı ve trenlere gidiş gelişimiz kolay olsun diye istasyon yakınında bulunan Hotel New York'u seçtik. Bu otel, Centrale'nin hemen yanında bulunuyor ve biz çok memnun kaldık. Çok yeni olmasa da odalar oldukça geniş ve görevliler çok yardımseverdi. Zaten Milano'da otel fiyatları, diğer Avrupa şehirlerine kıyasla fazla pahalı değil o nedenle daha merkezi bir yer de tercih edebilirsiniz çünkü burası Duomo gibi yerlere 5-6 metro durağı mesafede.

Otel odamızdan Centrale manzarası
Her şehrin, gezi sitelerinde ismini arattığınızda çıkan simge yerleri ve özellikleri vardır. Milano için bunlar: Duomo Meydanı ve Katedrali, çok parası olanlar için alışveriş cenneti (Baya baya çok parası olanlar için), Galleria Vittoria Emanuele 2 ve Sforzesco Kalesidir. Evet, ciddi önemli yerler gerçekten bu kadar. Benim için ve tabi Da Vinci hastaları için ise Milano'ya gidince görülmesi gereken ilk yer ise İsa'nın Son Akşam Yemeği (The Last Supper) eserinin bulunduğu Santa Maria Delle Grazie kilisesidir. Gezilecek görülecek en önemli yerler bunlar. Fakat Milano'da yapılması gereken en önemli şey ise kesinlikle çeşit çeşit enfes yemeklerden yemek. Bu şehir aklımda hep yemekleri ve yemek konseptleriyle kalacak. Daha da detaya girelim...

Duomo Meydanı ve Katedrali
Şehrin turistik anlamda merkezi bu bölge. Duomo ve bir kaç önemli yer yine bu çevrede yer alıyor. Centrale istasyonundan burası yaklaşık 3 km mesafede. Yürümek için uzak bir mesafe gibi görülebilir fakat şehirde yapılacak zaten çok bir şey olmadığı için bu yol rahatlıkla yürünebiliyor. Giderken bol miktarda lüks mağaza görüyorsunuz. En ucuz ürünler genelde şallar oluyor ki onlar da 300-400€ :) Dediğim gibi zenginseniz tam bir cennet:) Neyse meydana çok yakın bir mesafede Leonardo da Vinci heykeli bulunuyor. Heykelin hemen yanında bulunan binanın arkası ise Duomo Meydanı. Burada Duomo Katedrali yer alıyor. 1300lü yıllarda başlayıp yaklaşık 500 yılda bitmiş bir yapı. Şimdiye kadar gördüğüm katedraller arasında Sagrada Familia ile birlikte en etkileyici dış görünüşe sahip olan katedral diyebilirim. Burası, Avrupa'nın en büyük 4. katedrali. İçeri giriş ücretsiz. Eğer kulelere çıkmak isterseniz, asansör ya da merdiven seçeneğine göre değişen ücretler var. Milano'ya gitmişseniz buraya kesin gitmelisiniz.




Santa Maria Delle Grazie - Son Akşam Yemeği
Özellikle Roma'da beni çok etkileyen rönesans dönemi eserleri ve Louvre Müzesi'ndeki Da Vinci eserlerini gördükten sonra, kişisel bir ilgim de olması dolayısıyla Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" eserinin bulunduğu kiliseyi kesinlikle görmem gerekiyordu. Öncelikle şunu söyleyeyim, bu eser bir tablo vs. değil. Bir kilisenin duvarında bulunan, direkt olarak duvara yapılmış bir çalışma. Dolayısıyla boya renk ve bütünlüğünü koruması çok zor olduğundan ötürü içeri 2-3 kapıyı geçip giriyorsunuz. Bir kapı kapanmadan diğeri açılmıyor falan, hava ile temas en aza insin diye. Bu nedenle içeri girip istediğiniz gibi gezemiyorsunuz. 15 dakikalık periyotlar halinde içeri 25er kişi alınıyor. Dolayısıyla biletinizi 2-3 ay öncesinden online olarak almadıysanız yer bulma imkanınız yok. Her ayın ilk pazar günü giriş ücretsiz fakat yine de rezervasyon yapmanız lazım. Eser, Hz. İsa ve havarilerinin bulunduğu, içerisinde Da Vinci'nin klasik gizemlerini barındıran bir kuru duvar boyaması. Kilisenin bir duvarında bu eser bulunuyor. Resmini gizli bir şekilde çektim, aşağıda görebilirsiniz. Eserin bulunduğu kilise 2. Dünya Savaşı sırasında bombalanıyor ve kilise, Son Akşam yemeği ve hemen karşısında duran diğer eserin bulunduğu duvarlar hariç yıkılıyor. Zamanla eser restore edilip, iyileştiril günümüze geliyor. Bence Milano'nun olmazsa olmazı burası.


Galleria Vittoria Emanuele 2
Burası, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden bir tanesi. Yapı gerçekten çok görkemli ve inanılmaz yüksek. Dünyaca ünlü ve pahalı markaların mağazaları burada yer alıyor. Gucci, Prada, Louis Vuitton gibi markaların mağazaları var. Ayrıca içeride bir çok restoran da yer almakta. Alışveriş merkezi, Duomo Meydanı'nın hemen yanında bulunuyor. Bir girişi direkt olarak meydana çıkıyor. Gitmişken görülmesi gereken yerlerden bir tanesi ama çok vakit geçirilecek bir yer değil.


Castello Sforzesco
15. yüzyılda yapılmış büyük bir şato burası. Özellikle Milano'nun savunulması noktasında önemli bir yere sahipmiş. Duvarları, okçular için yapılmış deliklerle dolu. Etrafında eskiden kalma, şu an içi boş olan hendekler var. Günümüzde artık sergi salonu, müze ve sanat olaylarına ev sahipliği yapan bir yer olmuş. Eğer bisiklet kiralarsanız buraya gidiş geliş çok keyifli. Hemen arkasında çok güzel ve büyük bir park var. Parkın içinden geçip buraya ulaşabilirsiniz. İlgisini çekenler için Michelangelo'nun yarım kalmış son eseri olan Rondanini Pietàsı buradadır.


Milano ve Yemek
Herkes aynı düşünür mü bilemem ama bir Türk için Avrupa'daki yemek cenneti bence İtalya'dır. Damak tadımıza uygun ve şahane yemekler var. Milano'da yapılacak çok da fazla bir atraksiyon olmadığı için buranın yemek kültürünü ve meşhur yemeklerini fazlaca araştırma imkanım oldu. Şimdi biraz bunlardan bahsedeyim. Milano'nun en önemli yemek olayı, meşhur "aperitivo" konseptidir. Akşamüstü saat 6-7 civarı bir mekana gidiyorsunuz ve sadece aldığınız içkinin parasını veriyorsunuz. Mekanlar size açık büfe atıştırmalıklar sunuyor ve bunların tamamından ücretsiz faydalanabiliyorsunuz. Peynir çeşitlerinden böreklere, pizzalardan salatalara bir çok çeşit bulmak mümkün. Bir akşam yemeği kesinlikle bu şekilde yenmeli bence. Aperitivo, saat 9-10'a kadar devam ediyor. Kişi başı 7-8€'ya rahat rahat doyuyorsunuz. Merkezden uzakta, Porta Genova F.S. metro istasyonunda inerseniz, Milano'nun o sıkıcı şehir düzeninin bir anda değiştiğini göreceksiniz. Ufak bir akan dere gibi bir yer burada ve aperitivocular buranın etrafına konuşlanmışlar. Beğendiğiniz bir tanesine oturabilirsiniz, ortam çok güzel.

Milano'daki meşhur yiyeceklerden bir tanesi Panzerotti. Bildiğimiz Pişi'ye çok benziyor ve beni çok etkilemedi açıkçası. Nerede yiyebileceğimizi sorduğumuz zaman ise tüm Milano'dan tek bir yanıt aldık: "Luini". Fakat ne yazık ki burası Pazar günleri kapalı oluyormuş ve bizim haberimiz yoktu bundan, bu nedenle orada yiyemeden dönmek zorunda kaldık :( Bir diğer atıştırmalık lezzet ise bruschetta. Bu gerçekten enfes bir tat. Kızartılmış ekmek üzerine bol zeytinyağlı ve domatesli bir sos ile geliyor. Üzerindeki malzeme soğuk ve çok lezzetli. Kesinlikle tadın. İçecek olarak ise buranın meşhur bir lezzeti olan Negroni'yi deneyin. Portakallı ve içerisinde cin bulunan bir kokteyl. Ben gitmişken denedim fakat oldukça ağır onu belirteyim. Son olarak eğer gerçekten ismi karizma olan bir Milano yemeği yemek isterseniz "Ossobuco Con Risotto Alla Milanese" tatmalısınız :) Safranlı pilavın üzerinde ya da yanında gelen dana incik. Oldukça lezzetli ve büyük. Bir porsiyon ile rahatça doyarsınız. İmkanınız olursa bu lezzeti de tadın derim.

Ossobuco Con Risotto Alla Milanese
Gitmişken tabi ki pizza, makarna, lazanya vs. yemelisiniz, bunlardan bahsetmiyorum bile. Pizza için şahane bir yer var : Pizzeria del Ticinese. Burası Ticinese bölgesinde ufak bir pizzacı. İçerisi 1900'lü yıllardan kalma bir italyan lokantasını andırıyor ve çok güzel. Oldukça ilgililer. Pizzaları şahane, fiyatları uygun. 15€ civarı kişi başı bir pizza ve bir kadeh şarap alabiliyorsunuz. Pizza olarak, şu an ismini hatırlamadığım, küflü peynirli bir pizza vardı, kesinlikle deneyin. Ayrıca tripadvisor tavsiyeleri üzerine gittiğimiz Botega Caffe Cacao'yu da çok beğendik. Gün içerisinde bir kahve molası için uğrayabilirsiniz. Amaretto içmenizi tavsiye ederim.




Özetlersek; İtalya'nın tamamını gezmedim fakat Milano için İtalya'nın en concon ve benim gezdiğim yerler arasında kısmen sıkıcı olanlardan birisi desem yanılmış olmam sanırım. Fakat lokasyon olarak iyi bir yerde ve bir çok yere aktarma yapmakiçin burada konaklamanız gerekebilir. Bu durumda 2 gün burası için yeterli olacaktır. Şehir içi görülecek yerler birbirine çok yakın olmamasına rağmen biz metroyu fazla kullanmadık, Milano'da "BikeMi" diye bir nimet var çünkü. BikeMi, bir bisiklet kiralama mekanizması aslında. Şehrin 160'dan fazla noktasında bulunan bisiklet park yerinden, şifrenizi kullanarak bisiklet alıyorsunuz ve yarım saat içinde gezip bisikletinizi başka bir park yerine bırakıyorsunuz. Yöntem bu şekilde. Park yerleri çok yakın olduğu için rahatça gezebiliyorsunuz. Eğer süreyi geçerseni 0.5€ gibi bir cezası var. Günlük 2€ gibi komik bir rakama, bu hizmetten faydalanıyorsunuz. Milano bir bisiklet şehri değil kesinlikle ama bahsetttiğim parkta gezmek için ve açık havada seyahat etmek için tercih edebilirsiniz. Son olarak, eğer buradan sıkılırsanız, 1 saat mesafede bulunan meşhur Como gölüne de gidebilirsiniz.





( Milano, moda, Duomo, Sforzesco, Santa Maria Delle Graziea, Da Vinci, San Siro, BikeMi, Son Akşam Yemeği, Aperitivo, lazanya, şarap, makarna, pizza, panzerotti, luini )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder